ARICILIK İNSAN ÖMRÜNÜ UZATAN , KUTSAL VE ASİL BİR MESLEKTİR.

İdeal bir arıcılık işletmesi

8 Şubat 2007

Taşımalı arıcılık


TAŞIMALI ARICILIK VE SLOVENYA ÖRNEĞİ
Yazar Murat Çakır
Pazar, 29 Ekim 2006


Murat Çakır ın bu araştırmasını çok etik gibi görünmesede aynen aldım. Atılım yaratabilecek bu tekniğin ( yakın çevremde bunu gördüm ) daha çok kitlelere ulaşması açısından bir arı sevdalısı,araştırmacısı ve bilgi paylaşımcısı olarak bunu olumlu karşılayacağını düşünüyor ve çok teşekkür ediyorum.

Arıcılıkla ilgili bilgi birikimi her ülkenin kültürüne göre değişiyor. Modern arıcılık yöntemleri bütün dünyada aynı imiş gibi gözükse de, tarihsel olarak arıcılık kültürü olan ülkelerde kendine özgü yöntemler gelişiyor.
Türkiye modern arıcılık tarihi çok eski dönemlere dayanmadığı ve kuşaktan kuşağa bilgi birikimlerinin aktarılacağı ortamlar da oluşmadığı için malesef Türk Arıcılığı yerinde sayıyor ve sürekli kısır tartışmalara kurban oluyor.
Arıcılığa merak salan herkes, temelleri sağlam atılmamış bir ortamda, yeni baştan bazı şeyleri araştırmak, öğrenmek kendine göre bir yol çizmek zorunda kalıyor.










Arıcılık deyince aklımıza hiç gelmeyen ülkelerden birisi de Slovenya. Arıcılık kültürü çok eski tarihlere dayanan ve ülke çapında yerel arıcılık müzelerine sahip olan Slovenya; kapalı arılıkları ve bundan yola çıkarak geliştirdikleri taşımalı arıcılık sistemi ile çok ilginç bir örnek.
Araziye yayılmadan dar ve kapalı bir alanda yapılan arıcılık, bazı problemlere yol açsa da, başka ülkelerdeki arıcıların yaşadığı birçok problemi de çözüyor.
Örneğin, yukarıdaki arı evi resminde arıcının oturduğu bölüm, aslında arı evinin kapağı görevini görüyor. Gerekli zamanlarda bu kapak kapatılarak arılığın güvenliği ya da arıların dış etkilere karşı korunması sağlanmış oluyor.










Bilindiği gibi arının nektar kaynaklarına uçuş mesafesi 3 km civarında. Fakat bu 3 km'lik uçuş mesafesinden sonra getirebileceği nektar yok denecek kadar az. Çünkü arı topladığı nektarın büyük kısmını uçuş enerjisi olarak kullanmak zorunda kalıyor.
Arının verimli nektar taşıyabileceği alan 1.5 km. En verimli alan ise 500 metre. Hem arının tüketimi azaldığı, hem de günlük sefer sayısı arttığı için, nektar kaynağına olan uzaklık azaldıkça arının kovana taşıyabildiği ürün o kadar artıyor.
Dünyada bir çok ülkede bu yüzden profesyonel arıcılar arılarını sürekli olarak nektar kaynağına yakın yerlere taşımayı tercih ediyor.
Bizim ülkemizde de uygulandığı gibi bir çok ülkede kovanlar taşıma araçları ile nektara yakın yerlere götürülerek araziye diziliyor.
Fakat Slovenyada olduğu gibi birçok Balkan Ülkesinde taşımacılık sistemi, kapalı arılık sistemine benzer yöntemle yapılıyor. Bu yönteme benzeyen uygulamalar, Kazakistan, Kırgızistan gibi ülkelerde de yapılıyor.








Eski bir kamyon, otobüs ya da büyükçe bir römork bu tür arıcılık yapmak için ideal araçlar. Bu şekilde yapılan taşımalı arıcılıkta en büyük avantaj, kovanların araziye dizilip tekrar kamyona konulması külfetini ortadan kaldırması. Ayrıca sistem içinde arı malzemelerinin konulacağı, balların süzülebileceği ve arıcının konaklayabileceği ilaveler de yapılınca, arazide çadır kurma gibi ihtiyaçlar da ortadan kalkıyor.
Böylece arıcı sezon içinde istediği noktaya istediği kadar hızlı bir şekilde ulaşabiliyor.
Bir diğer avantajı ise, aracın park edebileceği kadar bir yerin arıcılık yapmak için yeterli olması.
Kamyona ve Römork resimlerine baktığınız zaman en üst tavanda görülen saçak kısmı, arı evinde de olduğu gibi hareketli bir parça. Güneşli havalarda gölgelik, yağmurlu havalarda şemsiye görevini gören bu parça, yine ihtiyaç duyulduğunda aşağıya doğru kapatılarak kapak görevi görüyor.
Sistemde kovanlar iki sıralı olarak diziliyor. Ortada arıcının çalışabileceği bir koridor bulunuyor.
Burada kullanılan kovanların özelliği langstroht kovanlar gibi üstten ellemeli değil, arkadan ellemeli olması.
Kovan arka tarafından dolap kapağı gibi açılıyor ve çekmece sistemine benzeyen çerçeveler geriye doğru çıkartılıyor.
Bu arada yağmacılık ve şaşırmayı engellemek için her kovanın ayrı renge boyandığını da hatırlatmaya gerek yok.









Ülkemizde bu sistem uygulanabilir mi uygulanamaz mı tartışmalarına gelince şu noktaları belirtmekte fayda görüyorum. Forumda temel itiraz noktaları pahalı olduğu, kovanların yönünün nasıl olacağı gibi konularda toplanıyordu.
Resimlerden de anlaşılabileceği gibi eski bir kamyon, eski bir römork hatta bir at arabası bu işlem için kullanılabiliyor. Yani 100 milyarlarla ifade edilebilecek bir yatırıma gerek yok.
İkinci itiraz noktası arıların bir bölümü güneye bakarken diğer bölümü kuzeye bakmak zorunda kalır, böyle olmaz konusu. Arıların kovan uçuş yönlerinin doğu ya da güney doğu yönüne bakması en ideal yöntem. Fakat başka yöne bakamaz diye de bir kayıt yok. Doğrudan rüzgara maruz kalmadığı sürece kovan girişi her yöne bakabilir.
Yabancı sitelerde özellikle yağmacılığı ve şaşırmayı önlemek için arazide kovan giriş yönlerinin farklı farklı olduğu dikkatinizi çekmiştir.
Benim bu sistemle ilgili Türkiye şartlarına uyumsuz olabileceği konusunda 2 şüphem var. Bu iki şüphe de arı ırkı ile ilgili.
Yukarıdaki resimde gördüğünüz gibi arıcı maske takmadan kapalı ortamda uçuşan arı olmadan rahatlıkla çalışabiliyor. Bizim arı ırklarımız genelde bu özellikte değil.
Bir de bu kadar sıkışık düzen kovanlar yanyana üstüste konulduğunda yine bizim arılarımız sanki yağmacılık olayına girişir gibi geliyor.
Ordu'da geçtiğimiz yıllarda yapılan dorseye monteli kovan sisteminde de en çok şikayet edilen konu, arıların kapalı ortamda uçtukları, yerlere düştükleri, arıcıların ayakları altında yüzlerce arının ezilerek telef olduğu yönündeydi.
Farklı bir sistem, dünya üzerinde binlerce arıcı bu şekilde arıcılık yapıyor, incelemekte ve imkan olursa bir deneme uygulaması yapmakta fayda var.

Hiç yorum yok: